Vitamin E
E Vitamini, bağışıklık sistemini harekete geçiren kardiyoprotektif ve antikoagülan etkilere sahip, yağda çözünen çok önemli bir antioksidandır. E vitamini, hücre zarlarını serbest radikallerden koruyan en aktif antioksidan olarak kabul edilir. Vitaminin oksitlenmiş formu, hidrojen vericilerle, örneğin askorbik asitle reaksiyona girebilir ve eski şekline geri dönebilir. E Vitamini, antioksidan ve mitokondriyal solunum zincirinin bir bileşeni olan ubikinonun (koenzim Q10) biyosentezini, kas dokusu kasılması için gerekli olan nükleik asitlerin, miyozin ve kalsiyum ATP sentezini, peroksitlerin nötralizasyonunda yer alan katalaz, peroksidazın ve hemoglobin/ miyoglobinin bir parçası olan hema (eritrosit oluşumu) oluşumu için gereklidir.
E vitamininin etkisi sonucunda proteinler (kollajen, iskeletteki kaslar, düz kaslar ve miyokard kaslarda olan proteinler, mukoza ve plasenta proteinleri, enzimler ve gonadotropik hormonlar) bireşime girer. E vitamini, hücre zarlarının fosfolipidlerini yok eden A2 lizozomların fosfolipazının aktivitesini inhibe etme kabiliyetine sahiptir. Aynı zamanda insülin ve trigliserit seviyelerini, kan viskozitesini düşürerek kalp krizlerini ve ateroskleroz gelişimini önler. E vitamini, menopoz semptomlarının şiddetini azaltır.
Doğal bitkisel yağlardan elde edilen E vitamini (tokoferolün ɣ-fraksiyonu) gestajenik etkiye sahiptir. 1922 yılında E vitamini, cinsel davranışı ve üreme işlevini belirleyen madde olarak tespit edildi. Tokoferoller üreme organlarında kan dolaşımını artırır ve yumurtalıklarda progesteron üretimini uyarır. Yiyeceklerimiz yeterli miktarda E vitamini içermediği için vitamin preparatlarının içinde olan E vitamini mutlak bir şekilde kullanılmalıdır.
E vitamini, yüksek kaliteli, d-alfa-tokoferol çevre dostu bitkisel malzemeden üretilir.